Adobe, Microsoft ve Apple’a ne öğretebilir?


Adobe Creative Cloud ve Creative Profile hizmetleri ile bulut sektöründe yer alma yarışındaki diğer firmalara örnek oluyor. Detaylarına bakıyoruz.

Adobe geçtiğimiz günlerde Creative Cloud servisi için yeni uygulama ve hizmetlerini tanıttı. Adobe CEO’su Shantanu Narayen sunumundan sonra büyük bir sürpriz yaparak Microsoft CEO’su Satya Nadella’yı yanına davet etti. İki şirket yazılım ve donanım geliştirmek için ortak çalışacaklarını duyurdu ve sunumlarında tabletlerde programların kullanım deneyimlerini iyileştirecek “dokunma” özelliklerinden bahsetti.
Tüm tasarımcıların Apple’da çalıştığı kanısının aksine Adobe’un Mac ve PC platformlarında neredeyse eşit oranlarda müşterisi var. Buna ve iPad’in Surface tabletlere kıyasla olan popülerliğine rağmen Adobe’un Microsoft ile iş birliğine gidişini Adobe’da kullanıcı deneyimi dizaynının başındaki isim olanMichael Gough bir şirketin partneriyle yol haritasını paylaşırken diğerinin paylaşmaması ile açıklıyor.
İki şirket arasındaki fark bundan daha da derine gidiyor. Apple iPhone ve iPad’in çıkışından beri mobil ve masaüstü deneyiminin birbirinden çok farklı olduğunu savunurken Microsoft bu ikisini birleştirmeye çalışıyor. Hatta Microsoft CEO’su Nadella göreve geldiğinde ajandasını “önce mobil, önce bulut” olarak açıklamıştı.

Adobe, herhangi bir şirketin yanında yer almak yerine partnerlerinin ihtiyaçlarına göre şekil alabiliyor.
Adobe’un tanıttığı ürünler aslında iki şirketi de memnun edebilir. Zira tanıtılan dokuz yeni mobil uygulama arasında sadece iOS platformuna çıkacak olanlar var. Microsoft’un tabletleri için geliştirilecek olan yeni etkileşim şekilleri ise Adobe programlarının Microsoft tabletlerdeki deneyimini iPad’lerin üzerine çıkarabilir. Aslında Adobe, herhangi bir şirketin yanında yer almak yerine partnerlerinin ihtiyaçlarına göre şekil alabiliyor. Bu taktiği pek çok değişik kullanıcısına uyum sağlamak için de kullanan Adobe, bulut servislerini her iki şirketten de daha iyi kullanıyor.
Kullanıcılar profillerinden ne kadar çok veri paylaşırlarsa bundan o kadar çok fayda sağlayabiliyor.
Adobe’un sunumundaki en önemli öğe yeni “Creative Profile” hizmetiydi. Bu hizmette her bir Adobe kullanıcısı Adobe ID’si sayesinde Creative Cloud’daki tüm aktivitelerinin toplamından oluşan bir Creavite Profile’a sahip. Kullanıcılar renk paletleri, fotoğraflar, videolar, sesler içeren kütüphaneler oluşturabiliyor ve tüm Creative Cloud kullanan uygulamalarda bu kütüphaneleri kullanabiliyorlar. Bu yeni özellik pek çok artısının yanında Adobe platformunun öğeleri arasındaki sürtüşmeyi de azaltıyor. Yeni sistemde kullanıcılar profillerinden ne kadar çok veri paylaşırlarsa bundan o kadar çok fayda sağlama ihtimalleri oluyor. Adobe’da “yaratıcı çalışmalardaki” odağı sayesinde avantaja sahip.
Adobe’un “yaratıcı iş akışı üzerindeki odağının” onu diğer şirketlerin bulut hizmetlerinden ayırıyor.
Microsoft ve Apple bulut hizmetlerinin kendi yazılım ve donanımları ile eşit düzeye gelmesi için çalışıyorlar. Adobe bu konuda farklı ürünleri kusursuz bir iş akışı üzerinde birbirleriyle uyumlu çalışmalarını sağlayarak diğer şirketlerin önünde gidiyor gibi gözüküyor. Adobe’da dijiital medya biriminin genel müdür yardımcısı David Walhwani, Adobe’un “yaratıcı iş akışı üzerindeki odağının” onu diğer şirketlerin bulut hizmetlerinden ayırdığını söylüyor. Kullanıcının dijital varlıkları “tüm uygulamalarda doğal bir şekilde çalışacak şekilde” kullanılabiliyor. Böylece çalışma stilleri birbirlerine hiç benzemeyen tasarımcıların hepsi için çözüm sunabilen Adobe’dan, Adobe’un yaptığını Office ürünlerinde yapmaya çalışan Microsoft ve iOS8/Mac OS arasında bağlantı kurmayı kolaylaştıracak “Continuity” özelliğine ağırlık vermeyi düşünen Apple örnek almalı.
Share on Google Plus
    Blogger YORUMLARI
    Facebook YORUMLARI

0 yorum:

Yorum Gönder